Peygamberler-Tarihi-- Hz. Davut

Peygamberler-Tarihi--Peygamberler-Tarihi--Peygamberler-Tarihi--Peygamberler-Tarihi--



Hz. Davut, Kur'ân-ı Kerim'de adı geçen İsrailoğulları peygamberlerindendir.
Yahuda kabilesinden İsa (Yasa)'nın 8. oğludur.

Hz. Musâ'nın ölümünden sonra, İsrailoğulları yeniden azgınlıklar yaparak Hz. Musa'nın Allah'tan getirdiği akîdeleri terketmişlerdi. Yüce Allah da, onların üzerine zorlu bir kabîleyi musallat etti:


Amâlika Kabilesi

Hz. Musa'nın ölümünden sonra, İsrailoğulları'nın yönetimi Yusa'ya kalmıştı. Yusa, İsrailoğullarını çölden çıkarıp, onları atalarının topraklarına yerleştirdi. Bu topraklar, Hz. Yakub'un yaşadığı Ken'an bölgesi olup, İsrailoğulları açısından kutsal ülke sayılır.

İsrailoğulları burada, Amâlika kabilesi ile karşı karşıya geldiler. Amâlika ile yaptıkları savaşta yenildiler. yenilgiden sonra kendilerini toplayıp tekrar düşmana saldırmak istediler. Yüce Allah, Kuran-ı Kerim'de onların bu durumunu şöyle anlatmaktadır: “İsrailoğulları'ndan bir topluluk, Musa'dan sonra peygamberlerine: "Bize bir hükümdar gönder ki, Allah yolunda savaşalım" dediler. Peygamber, "Size muharebe farz olunursa korkarım ki, savaşmazsınız" dedi. Onlar: " -Niçin Allah yolunda savaşmayalım? Yurdumuzdan ve evlatlarımızın yanından çıkarıldık" dediler. Onlara farz kılındığında, çok azı istisna olmak üzere, savaştan yüz çevirdiler. " (el-Bakara, 2/246)

"Peygamberleri onlara: 'Allah, Teâlâ size hükümdar olarak gönderdi dediğinde, onlar: O, bize nasıl hükümdar olur? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyıkız. Onun malı da çok değildir.' dediler. Peygamber. "Allah onu, sizin üzerinize namaz kıldı. Ona ilimde ve cisimde fazlalık (üstünlük) verdi. Allah, mülkü dilediğine verir." (el-Bakara, 2/247).

İsrailoğulları'nın kutsal kabul ettiği bir sandık vardı. Kur'ân-ı Kerim'de bu sandıktan "Tâbût"* diye bahsedilmektedir. Amâlikalılarla yapılan savaşın sonunda bu sandık, Câlût (Golyat)'ın eline geçmişti. İsrailoğulları bunun acısını duyuyorlar, fakat Tâlût'un hükümdarlığına itiraz etmekten geri durmuyorlardı.

"Peygamberleri onlara şöyle dedi: Onun hükümdarlığına alâmet; size, içinde Rabbiniz tarafından sekînet ve Musa ailesi ile Harun ailesinin mirası bulunan Tâbût'u meleklerin yüklenip getirmesidir. Eğer siz iman edenlerdenseniz, bunda sizin için ibret ve mûcize vardır." (el-Bakara, 2/248). Tâbût'un İsrailoğulları'nın eline geçmiş olması, onları cesaretlendirdi. Tekrar toparlanarak Amâlika kabilesinin üzerine yürüdüler. Tâlût, İsrailoğulları'na öğütte bulundu. Onlara şöyle seslendi: "Allahü Teâlâ sizi bir nehir ile imtihan ediyor. O nehirden içen, benden değildir. Ondan eli ile ancak bir avuç içen bendendir" dedi. Onların pek azı dışında, diğerleri içti. Tâlût ile iman edenler nehri geçtiklerinde: 'Bugün Câlût ve askerlerine karşı duracak takat bizde yoktur' dediler. Allah'a kavuşacaklarını bilenler, 'Nice az bir topluluk vardır ki, Allah'ın izni ile daha çok olana galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir. ' dediler. " (el-Bakara, 2/249)

Amâlika ordusunun başında Câlût (Golyat) bulunuyordu. Câlût'un askerleriyle karşılaşan müminler kitle söyle dua etti: "Ya Râb, üzerimize sabır ve sebat ihsan eyle, ayaklarımızı sabit kıl ve kâfir kavme karşı bize yardım et. " (el-Bakara, 2/250)


Genç Hz. Davut'un Gücü

Tâlût'un ordusunda Dâvûd (a.s.) bulunuyordu. Dâvûd (a.s.), Hz. Yakub'un neslinden idi. İsrailoğulları'ndan olan Dâvûd, daha küçük yaşta bir delikanlı iken, hak davanın amansız düşmanı olan, zorba ve güçlü ordulara sahip Câlût ile yaptığı mücadeleyi kazanmış ve bu savaşta Câlût'u sapan taşıyla öldürmüştü.

Câlût, zengin, korkunç ve zalim bir hükümdardı. Onun açıkça görülen büyük üstünlüğü ve gücü vardı. Fakat Allahu Teâlâ, işlerin yalnız dış görünüşle meydana gelmeyip, gerçek anlamıyla oluştuğunu göstermek istedi. İnsanlara güçlü görünenin aslında zayıf, zayıf gibi görünenin ise Allah'ın yardımıyla güçlü olabilmesi Allahu Teâlâ'ya aittir. İnsanlara, kendilerini çok korkutan zâlimlerin aslında çok zayıf olduklarını, Allah onların ölmesini istediği zaman sıradan bir delikanlının bile onları yenebileceğini göstermek için, bu korkunç diktatörün ölümünü, henüz genç bir delikanlı iken Hz. Dâvûd'un eline verdi. Burada Yüce Allah'ın tahakkuk etmesini istediği başka gizli hikmetler de vardı. Allah, Tâlût'dan sonra mülkü Hz. Dâvûd'un almasını ve yerine oğlu Süleyman (a.s.)'i varis kılmayı istedi. Bu sebeple Hz. Dâvûd (a.s.)'in gücü, zalim Câlût'u öldürmesiyle gösterilmiş oluyordu.

"Allah'ın izniyle, onları hemen hezimete uğrattılar. Dâvûd da Câlût'u öldürdü. Allah ona mülk ve hikmet verdi. Dilemekte olduğu şeylerden de ona öğretti." (el-Bakara, 2/251).

Zalim Câlût'un ölmesiyle Amâlikalılar bozguna uğrayıp dağıldılar. Bu olaydan sonra halk, Hz. Dâvûd (a.s.)'a daha çok sevgi ve saygı göstermeye başladı. Tâlût'un ölümü ile yerine Dâvûd (a.s.) geçti. Ona hem yönetim, hem peygamberlik verildi. (http://peygambertarihi.blogspot.com)



Peygamberler-Tarihi--Peygamberler-Tarihi--Peygamberler-Tarihi--Peygamberler-Tarihi--

Stumble Upon Toolbar

Hiç yorum yok:

Cep Telefonunuza İçerik Ekleyin: